29 Eylül 2014 Pazartesi

SONBAHAR SENDROMUNA GİRDİK...

Herkese Merhaba,

Başlıktan da anlaşılacağı gibi sonbahar geldi çattı. Eylül ayı biterken bastıran yağmur ve soğuk bütün kışlıkları dışarı çıkarttırdı.

Geçtiğimiz günlerde kısa bir tatil yaptık. Son kez deniz kenarında bikinimizi giydik. Gelir gelmez soğuk hava ve dinmeyen yağmurla karşılaştık. Hırka giyemeden monta geçiş yaptık. Yaptık da e biz kilo verince montlar, hırkalar, kazaklar bol geldi... ( holeeeeey... Kıyafetleri giyerken resmen dans ettim.)  Peki sezon indirimi gelmeden tam sezonunda kendimize nasıl alışveriş yapacağız derdine düştüm.

Ben ki sezonda pahalı olan ürünü almamaya yemin etmiş, sezon sonu indirim aşığı biri olarak kendime nasıl alışveriş yapacağım? Bu durum beni haliyle sonbahar sendromuna soktu diyebilirim.

Baktım hava soğuk; pijamalarımı giydim. Kahvemi, bilgisayarımı ve not defterimi aldım. Bu havada anca senden bir blog yazısı çıkar dedim.



Tabi ben sonbahar sendromundan haftaları birbirine karıştırmışım. Bu hafta sonu bayram olduğunu yeni idrak edebildim. Demek ki hayatım tam bir rutine dönmüş bayramı bile unutmuşum. Haliyle ne alışveriş telaşım var ne bayram telaşım. Dedim ki Burcu bak bu böyle olmaz kalk, silkelen, kendine gel. Pazartesi sendromunu pazar gününden yaşama. Hemen alışveriş listeleri yapılmaya başlandı. Uff alınacak ne çok şey var yahu... Neyse sonbahar yeni geldi nasıl olsa yavaş yavaş eksikler tamamlanır.
Başlıktan anlaşıldığı üzere kafam karışık. Bu nedenle diyet ve spor da 3 gündür bir boşvermişlik hüküm sürmekte. Haftasonu maşallah yemeklere gömüldüm resmen. Hayır yemekler kaçmıyor yavaş yavaş ye... Yok rahmetli babaannem hep derdi: Arkandan atlı mı kovalıyor? Bendeki durum aynen öyleydi.

Neyse bu kadar saçmalamak yeter... Yazının geneli sendrom sonucudur. Pazartesi yeni bir Burcu olarak uyanmayı ümit ediyorum. Belki güneşte kendini gösterir yahu...

Büyük ihtimalle yazım blogda yarın yayınlanır. Pazartesi günü serbest atış günü olsun madem... ( Ben uydurdum, sonbahar bana iyi gelmedi...)

Hepinize bol mutluluk, sağlık, spor, aktivite ve kayıp kilolu bir hafta diliyorum... Bir sonraki yazımda görüşelim...










10 Eylül 2014 Çarşamba

NERDEN... NEREYE...

Herkese merhaba,

Son yazımın üzerinden uzun zaman geçmiş. Diyeceksiniz ki sen ne yaptın? Yazmak iyi hoşta oturup araştırma yapmak, doğru bilgiler bulmak, onları derleyip toplamak, bu arada günlük hayatın koşturmacasına ayak uydurmak zor iş vesselam...

Bu uzun arada bende diyetime yoğunlaştım. Kendime söz verdiğim youtube kanalı projemi gerçekleştirdim. Henüz kanal işinde acemiyim maalesef ama ilerleyen günlerde daha iyi olacak inşallah. İnstagram hesabımda da birçok takipçim oldu. Bende oraya son zamanlarda daha çok vakit ayırır oldum.

Yazılarımı en kısa sürede arttırmayı planlıyorum....

Son durumumu merak edenler için söylüyorum ki Kilo: 53.4, yağ oranı: 14.7

Diyet koruma programına geçtim. 8 ay ayda 1 diyetisyenime gideceğim. İlk kontrolüm bu ayın 15' inde. Umuyorum ki 1 kilo vermiş olarak giderim...

 Diyetisyenimin söylediğine göre ilk aylarda kilo verme devam edermiş. Hedefimiz 50 olduğu için artık ayda 1 görüşeceğiz ve elimde uymam gereken bir listem yok. Listemi kendim ayarlıyorum. Bu nedenle en zorlandığım şey diyette sanırım koruma olacak.

Bende durumlar şimdilik böyle. En kısa sürede yeni bilgilendirici yazılarımla sizlerleyim...

Kendinize iyi bakın görüşürüz....






30 Mayıs 2014 Cuma

İDEAL KİLO MU? YOKSA TARTIDAKİ VE GÖRÜNÜMDEKİ KİLO MU?

Herkese Merhaba,

Uzun bir aradan sonra tekrar yazmaya başladım. Ara vermemin ilk sebebi yoğun bir dönem geçirmem. Tam yeni yazımı yazmış yayınlayacak iken SOMA faciası hepimizi sarstı. Bir süre internetten uzak kalmak iyi gelir diye düşündüm. Bu arada son kilolar beni zorlarken ciddi sporlara başlama zamanı geldi. Hal böyle olunca tüm gün koşturmacalı bir hayat.


Gelelim bugünkü yazımıza,

İdeal kilomuz mu? yoksa tartıdaki ve görünümdeki kilomuz mu?

Son haftalarda kafamdaki düşünce hep bu yönde. İdeal kiloma geldiğimde acaba görüntüm çok mu kötü olacak ve sağlığım bozulacak mı? Şu anda 36 beden giyiyorum, tişötler s beden, elbiseler 36 beden, kotlar 26 beden yani sorun yok gibi.... Bu şekilde düşünsem de 57 kilodan 56 ya düştüğümde kendimi çok hafif hissettim. Aynı zamanda kıyafetlerin üzerimde daha düzgün durduğunu fark ettim. aynada kendime baktığımda hala bacaklarım ve göbeğimde sorun olduğunu hissediyorum. E o zaman 36 bedene düşmek yeterli gelmiyor demek ki. Bu benim düşüncem tabii ki...

 Doktorlar ve diyetisyenlere göre her kişinin kendine göre bir ideal kilosu varmış. kişiden kişiye değişen bu durumu abartmamak gerekiyormuş. Sırf hesaplama yöntemiyle bulduğunuz ideal kilonuzda olmak zorunda değilmişiz. Önemli olan vücut yağ oranımızın ideal bir oranda olmasıymış. Bende tamamen uzmanlara hak veriyorum ve ideal yağ oranıma gelene kadar diyete devam diyorum.

Tabi bu arada kilo verirken şöyle bir durumla karşı karşıya kalabiliyoruz, vücutta belli bölgeler zayıflarken belli bölgeler aynen yerinde kalmış durumda. Yaşadığım durumlardan örnek verecek olursam uzun zaman önce alınmış ve giyilememiş 34 beden olan eteğim ta ta ta tam bana oldu. Yalnız oda ne aynada kendime bakarken göbek mi gördüm acaba....



Evet... Tam olarak küçük bir göbekçik... bu göbek nasıl gidecek, bu üst bacak nasıl zayıflayacak diye oturdum dergileri, kitapları, defterleri karıştırdım.



Baktım ki acil bir eylem planına ihtiyacım var. Ne yapsam diye düşünürken bir plan dahilinde yürüyüş, spor ve yoga yapmaya karar verdim. Ama göbek hangi hareketlerle gidecek, ya bu üst bacak?.....offff.....Sonra aklıma parlak fikirler gelmeye başladı. Yalnız program hazırlamak zor iş vesselam. E bir spor geçmişi olmayan zavallı insan bir yürüyüş ve koşudan  bey haber olduğumdan dolayı işimde hayli zor.

 Benim 3 aydır takip ettiğim çok güzel önerileri olan, kilo problemine kalıcı çözümler getiren, beni motive eden ve bu blogu açmama sebep olan bir blog yazarı arkadaşın sayfasına göz atma ihtiyacı hissettim. İlk yazımda sayfasından söz etmiştim. Gerçekten yazıları çok bilgilendirici, motive edici ve içten. Benim motivasyon kaynağım  www.bikiniprojesi.blogspot.com.tr oldu. Hemen sayfayı açtım ve yeni yazısı yoga programımda kurtarıcım oldu. Kendisi candır can. Hemen yeni motivasyon ve programımı hazırladım. Yazımı da bu motivasyonla yazayım dedim.

Kafamda kendimi nasıl motive edebilirim diye düşündüm ve aşağıdaki resmi beni motive etmesi için buldum.



            BAŞARMAK HAYALLERİN PEŞİNDEN GİTMEK İÇİN MOTİVASYON ŞART

Bu yazımı da büyük bir motivasyonla bitirirken temennim daha kısa aralıklarla yazılarımı yayınlamak. Çalışmalarım devam ediyor. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle......

Not: Bikininin İncecik Bacaklar Yogasına bakın derim. Müthiş bir yazı faydası olur muhakkak. Ben 2 gündür başladım. Hadi hayırlısı. .....


29 Nisan 2014 Salı

KARARLARININ ARKASINDA DURDUKÇA BAŞARI SENİNLE OLUR

Tekrar merhaba,

Bu haftaki yazımda kararlarımızın bizi nasıl etkilediğinden bahsetmek istiyorum. Diyet öncesinde verdiğimiz kararları diyet esnasında ne kadar uygulayabiliyoruz? Diyete başlamadan önce asla yapmam dediğimiz şeyleri, amaaan bir günden ne çıkacak diyerek yaptığımız oluyor mu? Bugün irade ve kararlılığımızı test edeceğiz.

Kaçamaklar tabii ki olacak. Kaçamak olmaması bizi strese sokar. Ama haftanın 4 günü kaçamak yapıp, 3 günü kaçamakların bedelini ödemekle geçmesin. İlk zamanlar haftada 1 yada 2 kaçamak yapmanız gayet doğal. Çünkü yılların vermiş olduğu bir yeme alışkanlığınız var bir anda kimse sizden sağlam bir irade ve kararlılık bekleyemez.

Ancak diyette 2. ayınızı doldurmaya başladınız ve diyelim ki yaklaşık 4 kilo kadar verebildiniz. Size göre bu kilo az bir kilo olabilir. İlk zamanlar daha fazla kilo verenlerde var. Biz örnek bir çalışma yapıyoruz ve sizin zor kilo verdiğinizi düşünüyoruz. Bu 4 kilodan sonra vücut artık diyete alışmaya başladı. Sizde zihinsel olarak alışma süresini tamamladınız. Şimdi tekrar bir zihin toparlaması yapmamız gerekiyor.


Kararımız ne? kaç kilo vermek istiyoruz? Neden bu kiloları vermek istiyoruz? Kilo verdikten sonra hayatımızda ne gibi değişiklikler yapmayı düşünüyoruz? Geçici bir kilo kaybı mı hedefliyoruz? Kalıcı olması için hayatımızda neleri değiştirmeliyiz?

Bunlar ileriye dönük bize hedef ve kararlılık verecek sorular. Bir de anlık sorular sormalıyız. Beni kararlılığımdan döndüren alışkanlıklarım neler? Kilo vermemi durdurmaya yönelik hatalarım neler?

Bu soruların cevapları sizin zihninizde. Sorulara net ve kaçamaksız cevaplar verin, korkmayın sizden başka kimse bu soruların cevaplarını bilmeyecek. Kilo verme amacınızı belirlediğinizde, kararlılık arkasından gelecektir. Kararlılığınız sizi ayakta tutacak, sizi bu süreçte yalnız bırakmayacak ve başarınızın altın anahtarı olacaktır. Kendi  içinizde kilo vermeyi istiyor ama kötü deneyimlerinizden dolayı erteliyorsanız, bunu yapmayın. Başkası için değil, kendiniz için bir iyilik yapın. Hayatınızın çok kısa sürede değiştiğini fark edeceksiniz.

Uzun yıllar diyet deneyimlerim oldu. Başarılı olduğum zamanlar başarısız geçen yıllardan azdı. Aynı şeyleri yaşamak istemediğim için kilo vermeye başladığım andan itibaren kendimi motive etmek için her şeyi yaptım. En sonunda bir sayfada deneyimlerimi paylaşmak beni en çok motive eden durum oldu. Çünkü arkadaşlarım, dostlarım, akrabalarım bana her fırsatta ne kadar kilo kaybettiğimi kaç kilo daha kaldığını sormaya başladı. Bana destek vermeye başladılar. Bu durum kararlılığımı olumlu yönde etkilerken, bakış açımı değiştirmeme sebep oldu. Nasıl daha faydalı olabilirim diye araştırma yapmaya başladım. Sonuç benim için inanılmaz oldu.

Son kilo hesabıma göre 57 kiloyu dün itibariyle tartıda görmenin mutluluğunu yaşıyorum....:))

Gelelim kararlılığınıza.... Sizin kararlılığınız, sizin hayatınız, sizin amacınız.... Hepsi sizin bana ait hiçbir şey yok. Ben diyete devam etsem ve idealime kavuşsam da, pes edip tekrar kilo alsam da  bu yalnızca benim kararım olacak. Peki sizin kararınız ne olacak?

Amerikan Diyetisyenler Derneğinin uyguladığı bir testle kilo vermeye ne kadar hazır olduğunuzu test edebilirsiniz. Her soruyu doğru yada yanlış olarak yanıtlayın. Yanıtlarınız nasıl olmanız gerektiğini değil, sizin şu anda nasıl olduğunuzu yansıtmalıdır.

KİLO VERMEYE NE KADAR HAZIRSINIZ?


  1. Yeme alışkanlıklarım ve fiziksel aktivitem hakkında çok düşündüm. Neleri değiştirebileceğimi biliyorum.
  2. Yemek ve egzersiz konusunda kısa ve geçici değil akılcı ve kalıcı değişiklikler yapmam gerektiğini biliyorum. 
  3. Çok fazla ve hızlı kilo verirsem kendimi ancak başarılı hissederim.
  4. Yavaş kilo vermemin daha iyi olacağını biliyorum.
  5. Gerçekten kendim istediğim için kilo vermeyi düşünüyorum. başkası istediği için değil.
  6. Kilo vermek yaşantımdaki diğer sorunları da çözebilir.
  7. Günlük fiziksel aktivitemi arttırmayı çok istiyorum.
  8. 'Hata' yapmazsam başarılı bir şekilde kilo verebilirim, hata yapınca vazgeçiyorum.
  9. Kilo vermeye başladıktan sonra kilom sabit kalırsa, hedefime ulaşmada yardımcı olan motivasyonumu kaybediyorum. 
  10. Şu an yaşamım stresli ama ben yine de bir kilo verme programına başlamak istiyorum.

YANITLARINIZI DEĞERLENDİRİN

(1 doğru, 2 doğru, 3yanlış, 4 doğru, 5 doğru, 6 yanlış, 7 doğru, 8 yanlış, 9 yanlış, 10 yanlış)
Her doğru yanıt 1 puandır. Toplam puanınız ne kadar yüksekse " kilo vermeye o kadar hazırsınız" demektir ve başarınız da o kadar yüksektir.

8 yada üstünde puan:

Şu anda muhtemelen kilo vermek için amacınızı biliyorsunuz, başarmanız için gerekli adımların farkındasınız ve hazırsınız.

5-7 puan :

Kilo verme nedenlerinizi ve takip edeceğiniz yöntemleri tekrar gözden geçirmelisiniz. Gerçekten kilo vermek istiyor musunuz, amacınız nedir, yoksa temelde yatan başka bir neden mi var?

4 ya da altında puan :

Şu anda kilo vermek için uygun bir zaman olmayabilir. Başlangıçta başarılı olabilirsiniz. Fakat hedefinize tam anlamıyla ulaşmak için gerekli ilerlemeyi sürdüremeyebilirsiniz. Kilo verme amacınızı ve yaklaşımlarınızı tekrar gözden geçirin, bir profesyonelden yardım almayı deneyin.

Bu vermiş olduğum test umarım size hedefleriniz hakkında yeterli bilgilendirmeyi sağlayacaktır. Siz acaba ne kadar bu diyet serüvenine hazırsınız? Bilinçli olmak bizi her zaman başarıya taşır.

Bugün karar ve hedeflerimiz ne kadar bizim kendi seçimimiz onu belirleyebildiysek  ne mutlu  bize. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere....

ASLA VAZGEÇME, ERTELEME, PES ETME.....

Yorumlarınızı bekliyorum.....not:( yeni yazımın içeriğini sizlerin yorumları belirlesin istiyorum...)








20 Nisan 2014 Pazar

BANA YEDİKLERİNİ SÖYLE SANA BESLENME TİPİNİ SÖYLEYEYİM....:)

Herkese merhaba...

İlk yayınladığım yazıma gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkür ederim. Üzerinden fazla zaman geçmesini istemiyordum ama şehir dışı ve sınavlar bu kadar gecikmeme neden oldu.

Bildiğiniz üzere bu yazı dizisine tamamen DİYET GÜNLÜĞÜM olarak başladım. Görüştüğüm kişiler, karşılaştığım insanlar bu kadar kiloyu nasıl verdiğimi sormaya başlamışlardı ve açıkcası benimde son 8 kilo kalmışken motivasyona ihtiyacım vardı. Bu nedenle yazılarımı mümkün olduğunca sizleri bilgilendirmek ve kendimi motive etmek için yazacağım.

Gerekli hatırlatmadan sonra gelelim konumuza...:) Başlıktan anlaşılacağı üzere bu yazımda kendimizi tanıyacağız. Nasıl mı?....

Şöyle ki yediklerimiz burada en büyük tanınma özelliğimiz. Doğumdan itibaren beslenme büyük bir ihtiyaçtır. Anne sütüyle başlayan serüven, anne yemekleriyle devam eder. Büyüdüğünüzde ve belirli bir damak zevkine sahip olduğunuzda yedikleriniz çeşitlenmeye başlar. Yemek yapmak bazen ya zorunluluk, yada zevk olduğunda tercihleriniz belirginleşmeye başlar. Evlendiğinizde ya yemeği siz yaparsınız, yada eşiniz yemeğinizi yapar. Sonuçta çeşitlilik artar ve artar.... Ama vazgeçilmezler daima kalıcıdır. Düşünürsek bizi bizden alan bazı tatlar vazgeçilmezimiz olur.

Bu duruma kendimden örnek verirsem daha anlaşılır olacak sanırım. Gördüğümde dayanamadığım ve bazen sanki kokusu mutfaktan gelir gibi hissettiğim vazgeçilmezim MANTI (off olsada yesem...Kendine gel diyettesin). Öyle ki bir tabak asla yeterli gelmez ikinci tabaktan sonra ayıp olur diye yemezdim. Çok uç bir nokta bu durum aslında mantı her zaman evde pişmez. Siz buna cips, çikolata, makarna, pilav, içli köfte....vb. diyebilirsiniz. Bu tek bir vazgeçilmez yada birden fazla vazgeçilmez de olabilir. Eğer zayıfsan ve kilo sorunun yoksa, yemeye devam et güzel kardeşim. Ama yazımı okuyan ve sorunu olan kişi, aynı kaderi paylaşıyoruz. Okumaya devam...

Diyete  başladığım ilk günlerde yaşadığım durumlar bana nasıl bir obur olduğumu gösterdi. Yanlış yazmadım ben oburun önde gideniydim. Diyetisyenim listemi verdiğinde ne kadar zor olabilir ki sen daha öncede bu yollardan geçtin hadi bakalım yolun açık olsunlarla diyete başladım. Diyete başladım ama bu durumu ben ve annem biliyorduk, neden insanlara duyuralım ki diye düşündüğüm 3 gün diyetim mükemmel şekilde devam ediyordu. Dördüncü gün artık açlığımı hissetmeye başladığım kırılma günümdü sanırım ve bir telefon aldım. Bir tanıdığım MANTI yapmış ve beni çağırıyordu. Bu durumda ne var diye düşünebilirsiniz haklısınız da, bende bir kereden ne çıkar az yerim  e davete icabet etmek gerekir deyip gittim. İki hafta sonraki diyetisyen randevu sonucumda kilom aynen duruyordu. Kaçamaklarım, öğün atlamalarım çoktu. Zaten metabolizma yavaş, sonuç hüsran.

Sonra düşündüm, ben ne kadar yemek düşkünüyüm ki insanlar beni arayıp yemek davetinde bulunuyor ve bende gidip afiyetle yiyorum. Bunda kötü bir durum yok ama diyet yaparken diyeti baltalayan en büyük sorun bu. Üstelik onlar benim diyette olduğumu bilmiyorlardı. Sonra herkesi bilgilendirmeye başladım.

Bu durum bazen işe yarayabilir, bazen de geri teper. Devamlı diyet yapmaya çalışıp başarısız olabilirsiniz. Bu durum çevrenizde sizin tekrar aynı tip bir diyet serüvenine girdiğinizi düşündürebilir. Ciddiyetiniz siz gerçekten bu konuda kararlıysanız karşı tarafa geçer. Belki bu hemen gerçekleşmez ama sevdikleriniz, akrabalarınız ve dostlarınız bir müddet sonra sizin kararlılığınızı görür. İlk zamanlar size zorla yedirmeye çalıştıkları pasta, börek, mantı... vb iken, sonraki zamanlarda değişik salatalar, sebze yemekleri, hafif mezeler size yedirmek istedikleri yemekler olur. Eğer bir yakınınız size evine gittiğinizde ' sen diyette olduğun için ona göre yemekler hazırladım' diyorsa sizin kararlılığınız artık tescillenmiştir... Tebrikler....:)

Diyete bugün merhaba diyeceksen önce evde kapsamlı bir temizlik yapmalıyız. Mutfaktan başla ve buzdolabını aç ne görüyorsun?



 Midene merhaba de...:) Çünkü er yada geç dolaptakiler bir şekilde midende olacak. İlk adımda asitli içeceklerden başla, o raftaki kola mı?.... cık cık cık.... Şunu düşün 1 bardak kola = 14 küp şeker, kolayı bırakabiliyorsan bırak, bırakamıyorsan haftada bir yada ikiye indir. hmm meyve yerine meyve suyu mu? hazır meyve suyu bol şekerli, yapabiliyorsan kendin meyve suyunu yap, üşenme! Dolaptaki sebze sayısı ve çeşiti bol olsun ama mevsim sebze ve meyvesi olsun lütfen. Bu mevsimde patlıcanın işi ne yahu... Yoğurt, süt, peynir, yumurta eksik olmasın dolabında...

Mutfaktan devam daha  teftişimiz bitmedi. Her mutfakta olduğu gibi seninde mutfağında ikramlık, abur cubur yada atıştırmalık adını verdiğin bir dolabın vardır. Hadi ama ben var olduğunu biliyorum. Çekmece yada raf da olabilir.



Evet, atıştırmalıklar dosyanızı açtık. Dolabında ne görüyorsun?


Bu dolapta gördüklerin senin zaafını gösteriyor. Şöyle düşünebilirsin : ' canım bunlar misafir için, misafir gelince çıkartıyorum.' Kendini kandırmaya devam et. Ben bu dolaba kendimi aç hissettiğimde ve henüz yemek hazır değilse şöyle bir bakardım. Bakmakla kalmaz mutlaka kendime göre birşeyler bulur, açlığımı bastırırdım. Size tanıdık gelen bir durumsa, bu dolap zararlı atıştırmalıklardan temizlenmeli. Yoo elini korkak alıştırma, cipsler, çikolatalar, şekerlemeler sana yağ olarak geri dönecek tüm zararlıları bir poşete koy ve evden uzaklaştır. Peki ya misafire ne ikram edilecek ?



Çerezler süper atıştırmalık alternatifleridir.


Meyveler zaten olmazsa olmazımız.

Bu dolapta boşaldığına göre, artık rahat bir nefes alabilirsiniz. Sizi caydıracak, diyetten döndürecek hiçbir besin kalmadı. Ama mutfak dışı başka zulalarınız varsa şimdiden uyarayım oraları da boşaltın. Bazı kişiler ofislerinde ki masa çekmecelerinde veya dolaplarında bu tarz atıştırmalıklar bulunduruyor. Mantıklı olun bu zararlı şeyler sizin diyetinizi geriye doğru çeker. Kilo vermenizi durdurur.

Yeni sağlıklı atıştırmalıklar edinin. Mesela benim çantamda daima çiğ badem yada çiğ fındık yada leblebi veyahut nohut bulunur. Bunlar haricinde bazen dışarıda olup sağlıklı yemek bulabileceğim, satın alabileceğim herhangi bir yer olmaması durumu için çantamda hazır bulundurduğum diyet atıştırmalıklarım da vardır.


Yukarıdakilerden yanımda mutlaka taşıyorum. Yanında ayranla bazen öğlen yemeği yapıyorum. Dikkat edin her zaman yaptığım bir alışkanlık değil. Mecbur kaldığımda ayranla öğlen yemeği oluyor. Onun dışında ideal bir ara öğün.


Bunlarda ilk gördüğümde sunta gibi gelmişti. Ama evdeyseniz ve karnınız acıktı gibi hissettiniz bir tanesini yediğinizde lif olarak yoğun olduğu için acayip tokluk hissi yaratıyor. Bazen ekmek olarak da kullanıyorum.

Gördüğünüz gibi bu temizlikleri yaptık. Şimdi sıra geldi bize kilo aldıracak yemek pişirme alışkanlıklarından, sağlıklı yemek pişirme alışkanlıklarına. Çünkü yedikleriniz sizin kilo almadaki künyenizdir.

1. Asla kızartma tercih etmeyin. Genelde sebzeleri ya haşlayın yada ızgara halini deneyin. Izgara halini denemediyseniz, üzerine sevdiğiniz baharatları eklediğinizde müthiş bir tat elde ediyorsunuz. Mutlaka deneyin.

2. Beyaz un, beyaz şeker, pirinç bu ilk aşamada değiştirilecekler listenizde olsun. Tam buğday unu, illa şeker kullanacaksanız esmer şeker ve pirinç yerine bulgur çok daha sağlıklı alternatifler. Farklı pişirme teknikleriyle bulgur şahane bir gıda.

3. Kuru meyveler ideal atıştırmalıklardır. Ama ölçüyü kaçırmamak kaydıyla. Şeker ataklarınızı iyi dengeleyen bu gıdaları ara öğünlerinizde kullanabilirsiniz.

4. Cips, Çikolata, yağlı atıştırmalıklar, kekler vb. bunları mümkün olduğunca evden uzak tutun. Gece sizi ele geçiren açlık ataklarınızda bunlara saldırmak isteyeceksiniz. Dolabın başındaki o acıklı haliniz size ilham verecek emin olun. ( Yaşanmış bir durumdur.)

5. Et, balık tavuk yemek istiyorsanız mutlaka ızgara tercih edin. Yanında yoğurt değil, bol salata tüketin. Asla ama asla yanında pilav yada makarna tüketmeyin.

 Siz sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşama ilkesini benimseyin. Diğerleri ister sizi desteklesin, ister alay etsin. Önemli olan sizin bu konudaki başarınız. Aynaya her gün onlar değil siz bakıyorsunuz. Vazgeçmeyin, ertelemeyin, pes etmeyin.

Beslenme alışkanlığınız yediklerinizi etkiler ve yediklerinizde sizi etkiler. Eğer sorun yaşıyorsanız bugünden itibaren beslenme alışkanlığınızı değiştirin. Sağlıklı yaşama merhaba deyin.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere baaay......:)











3 Nisan 2014 Perşembe

TANIŞALIM KAYNAŞALIM....:))

HERKESE MERHABA...!

Bu sizlerle paylaştığım sayfamdaki ilk yazım. Bu yazımda sizlere kısaca kendimden bahsetmek istiyorum. 

Adım Burcu, Çevre Mühendisiyim. Aynı zamanda Radyo, Tv, Sinema öğrencisiyim. 2013 yılı kasım ayı benim için enteresan olayların olduğu bir aydı. Benim her zaman kilo problemim vardı. Kilomu hiç saklamadım desem yalan söylemiş olurum. Tartıda 78 kiloyu görüp kendi çapımda diyete başlardım ve 72 kiloya düşüp bazı şeyleri başardım sanırdım. 

Herşey Ekim ayının ortalarında arkadaşımın düğünüyle patlak verdi. Diyeceksiniz ki aaa bir ayda kilo verdin mi diye nerdeeee.... Tabi ben o kilolu halimle düğüne gittim. Sempatik insanım vesselam yüzüm de topaç gibi yuvarlak, gülmek beni kurtarır. Cildim bebek gibi felan... Avuntularım da var tabii... Şekerim kilo var ama bak 42 beden kıyafetlerim, göbeği çekince 40 ada sığarız.... Yok tatlım kilon gayet güzel sarkman yok hissedilmiyor bile.... Ben bu gazlarla düğüne gittim. Bir resimler, bir resimler..... Ben yarım dünya tabii. Annem resimlere baktı ve aydınlanmamı sağlayan o cümleyi kurdu...' Burcucum, canım kızım güzelsin ama resmin yarısında sen varsın maşallah...' ile başlayan konuşmanın geri kalanı bende yok. Fotoğrafa odaklanan ben aydınlanmamı yaşarken o gece tabi uykusuz geçti. Daha öncede doktorum kilo ver demiş, sıkıştırmış beni köşeye... Haziran ayına kadar ideal kilona gelmelisin uyarıları ile ben başladım düşünmeye. Hindi gibi düşünmek olmaz dedim icraata geç kızım. Neyse ben harıl harıl Diyetisyen arayışına girdim. Şimdi diyetisyensiz bu iş olmaz mı? diyorsunuz eminim. Olabilir ama benim otokontrolüm zayıf arkadaşlar. Birinin beni yönlendirmesi gerekiyor. Uzun araştırmalardan sonra diyetisyenimi buldum. 

Kasım ayının sonunda randevuma gittim. Önce boyum, kilom, yağım, kasım, suyum belirlendi. Fazlalıklar ortaya çıktı. Moraller biraz düzeldi orda çünkü ben diyetisyene gidene kadar 72 kilodan 68,3 e düşmüşüm. Ama yağ oranımı öğrenince ıyyy dedim bu ne arkadaş 23 kilo yağ benle beraber. Fazla yağı vericez arkadaş başka yolu yok dedim. 

Tabii en büyük sorunumu anlatmadım size ben meyve yiyemiyorum. Hayır tatlarını biliyorum ama tükettikten sonra acilen tuzlu birşeylerle bastırma isteğim tavan olduğu için dedim bırak Burcu olmayınca olmuyor. Diyetisyenimi azcık bezdirdim ama baktı kadın bu kız yemeyecek meyveleri listemden çıkarttı. Ohhh sonsuz huzur işte budur... Bu tarz nedenlerle her diyetisyen maceram faciaya dönüşmüştü zamanında şimdi C vitamini tüketiyorum ve meyve yemekten kurtuldum.( Benim durumum tamamen kişisel arkadaşlar, ben tatlıda yiyemiyorum, bu konuyu ayrıca tartışırız.)

Neyse diyetisyenim bizi Dahiliye uzmanına yönlendirdi ve uzmanda kapsamlı bir kan testi istedi. Test sonuçları 5-7 günde çıkıyor kapsamlı kan testiyle İnsülin direnci var mı yok mu? vitamin eksikliği var mı yok mu? hepsi ortaya çıkıyor. Benim kan testlerim gayet normal çıktı yuppiii.... Neyse hemen diyetisyenimle görüşmelerim başladı. Daha önceki görüşmemizde liste vermişti zaten kan testi sonuçlarından sonra yanına çıktım. Özgüvenli ben verdim diye düşünürken aaa o da ne kilom 68.4 mü? ama yağ oranım düşmüş yuppii....ne kadar düştü acep 22.8 mi oldu....cıks bu liste bana olmadı. diyetisyenim yeni liste verdi. 3 hafta sonra kilom 66.8 yağ oranım 21.5, sonraki kontrollerimde ise;

  • kilo 64.4, yağ oranı 20.5
  • kilo 62.9, yağ oranı 19,5
  • kilo 61.8, yağ oranı 18.7
  • kilo 60.1, yağ oranı 17.4   17.03.2014
  • kilo 59,3, yağ oranı ?  ( son sonucum mevcut değil)   
Tabi ben havalarda 28.12.2013 de başlayan serüvenimiz devam ediyor. Bütün kıyafetler elden geçti. bol olan kıyafetler bazıları daraldı, bazıları ihtiyaç sahiplerine verildi. Diyetisyenim alışveriş yapma dediği için hiçbirşey almadım. Tek mutluluğum şudur ki 2007 senesinde giydiğim pantolonum artık oluyor...

Bir süre sonra herkes sormaya başladı ne yaptın, ne yedin, ne içtin......? Sorular bitmedi. Baktım olacak gibi değil. Birkaç blog var takip ettiğim www.bikiniprojesi.com ,www.londradabirturkkizi.com  vb. Onlar bayağı iyi bu işte ben henüz yeniyim inşallah sizleri doğru bilgilendirebilirim.  Son olarak bu serüvende beni motive eden resmimi sizlerle paylaşıyorum. 

Bir başka yazımda görüşürüüüüz.....

          

Bu fotoğraf benim Before- After fotoğrafım